5 Mart 2015 Perşembe

TİYATRO & DİRENİŞ

Bazı eylemleri insan yaşamının içine çok kolay,hiçbir çekince duymadan adapte edebiliyoruz.Yemek,içmek,uyumak,gezmek,okumak,izlemek ve buna benzer onlarcasını.Bunlar olmazsa olmaz,bunlar olursa insan tam olur diye düşünüyoruz.İnsanı insan yapan belki bunlar gibi eylemler olabilir,ancak insanı ‘birey’ yapan,ona farkındalık katan çok başka olgular da bulunmaktadır yaşamda.
Yaşarken ‘insan’ kavramının içini dolduracak eylemlerde de katmalı hayata.Bir şeyi okuyorsak sadece okuyup bırakmamalı,bir yandan gözleriyle okurken,aklıyla da okuduğunu sorgulamalı.Biri bir şey söylüyorsa sadece kulaklarını açıp dinlemekle kalmamalı,varsa bir aynı yada karşı düşüncesi o düşüncesini de muhatabıyla paylaşmaktan çekinmemeli.Her insanın bir ‘öz’ü vardır.Savunduğu,savunmadığı,katıldığı,katılmadığı fikirler vardır.Kendince doğruları vardır,insanlığa karşı yapılan gördüğü yanlışlar vardır.Yemeğinden,geçiminden,birkaç fazla ülke gezmesinden,lüksünden daha önemli olan,hiç bir koşulda hiç bir şeyle takas edemeyeceği bazı öncelikleri vardır.’Ben’cil kavramlar değil,‘biz’cil kavramlardır bunlar.Özgürlük,adalet,eşitlik - ancak buradaki eşitlik var olan her insana aynı şeyin verilmesi değil,var olan her insanı önce eş seviyeye getirip sonrasında onlara aynı imkanları sunmaya çalışmak olmalıdır. - barış,toplum huzuru,insanlık,merhamet,vicdan gibi kavramlar.

Biri sana gelip bir an bir şey yapsa ve canın acısa ‘ah’ der,o an hissedersin acını.Ama biri gelip insanlığa bir şey yapsa ve insanlığın canı acısa ama o an fark edilemeyip ‘ah’ diyemese,sen de buna göz yumsan ne olur?O an sesi çıkmayan o acının sesi çok sonra da olsa senden çıkar,seni inletir.Seni insan yapan değerlere,senin insan olarak yaşayabilmeni sağlayan değerlere el uzatıldığında yapılacak şey göz yummak olmamalı; ‘Direnmek’ olmalı. Masum insanların yüzünde bir burukluk varken,zalim insanların yüzü hep gülüyorsa orada bir yanlış var demektir;karşı çıkılması gereken bir yanlış,bir adaletsizlik,bir vicdansızlık.Biz buna göz yumarsak, ‘Burada bir yanlış var,insan olmak böyle bir şey değil’ demezsek o zaman ne farkımız kalır dilsiz,zihinsiz dağtan,taştan,topraktan.
‘Direnmek’ deyince akla hemen bir ‘çatışma’ ortamı gelebilir.Ancak bu algı,bize kavramın anlamını çarpıtmaya çalışanların empoze ettiğinden başka bir şey değildir.’Direniş bir çatışma değildir.’ Direniş; insanın değerlerine el uzatana vereceği cevaptır.Direniş; haksızlığı kabullenmeyeceğini en hakkın olduğu şekilde karşı tarafa iletmendir.Direniş; kimi zaman üstünde yaşadığını,kimi zaman içinde taşıdığını el uzatanlardan,kötü fikirlilerden korumaktır.Sorgulamaktan korkmamak,düşünmekten çekinmemektir,bir uyanıştır direniş.İnsan olmanın,kendine ve değerlerine sahip çıkmanın,insanca yaşamanın bir gereğidir direnmek, ‘Ben yaptım olacak’ zihniyetine karşı çıkmaktır.
Bu hayatta ‘hakkını aramak’tan daha masum bir eylem var mıdır?Kim hakkını arıyor,hak ettiğini bulmak istiyor diye suçlanabilir?

Bir tiyatro sahnesine gidelim mesela.Oyun başlasa,orada bir karakter görsek.Ülkesini karanlığa sürüklemek isteyenlere ses çıkarıyor,direniyor,sonunda da başarıyor.Mutlu son;insanca yaşayan bir memleket ve onun temiz insanları.Özenmedik mi o karaktere şu an?Biz de onun gibi olsak,hakkımızı arayıp kafa tutsak yanlışlara,sonunda da zafer elde etsek demedik mi içten içe?Dedik.Ne duruyoruz öyleyse?Bir şeylere ses çıkarmak için hiçbir nokta geç kalınmış nokta değildir aslında.O karakter oyunda ülkesini kurtardı,biz de o karakteri kurtaralım gerçek yaşamında.Günümüz döneminde bir direniş de işte bu ‘Tiyatro’ sahneleri için mevcut.Tiyatro sahnelerinin de tiyatro sanatının da üzerinde pis eller geziyor son zamanlarda.Belki de hiç tiyatroya değmemiş bile olmasına rağmen,tiyatronun zararlı bir şey olduğundan çokça emin olan pis eller,ahkam kesen zihinler.Sanatın ‘aydınlık’ bir şey olduğunu çok iyi bildikleri için,kendi var etmek istedikleri ‘karanlık’ta ona yer vermek istemeyen pis zihinler. Bir oyun izleyen insanın aklında bir sürü düşünce oluşur.Kiminde kendine pay çıkarırsın,kiminde evrensel düşüncelere dalarsın,kiminde de düşüne düşüne işin içinden çıkamazsın.Kısaca ‘yaşadığını’ hissedersin.İyiyi görürsün,doğalı görürsün,aydınlığı görürsün. Geçen sezon Ankara Devlet Tiyatroları’nda her oyun başlamadan önce Rüştü Asyalı’nın sesinden duyardım;

‘Her oyun bir şölendir, bir aydınlanma şöleni.’
Annem bu sözü çok sever,her oyundan önce duydukça tebessüm ederdi.Biz o an aydınlanırdık daha oyun başlamadan.Ancak o anons bu sene yok ve annem artık oyun başlamadan önce o tatlı tebessümünü etmiyor.Ben sırf bunun için bile tiyatroya el uzatanlara,aydınlığımızı yok etmeye çalışanlara ses çıkarabilecekken düşünsek ki tiyatrolar artık yok,işte o vakit seslerin en büyüğünü çıkarmamız gerek.O yüzden değerlerimizi,bize yaşadığımızı hissettiren tiyatro oyunlarımızı kaybetmeden hakkımızı aramak için harekete geçmek gerek.Yanlış olanları yüksek sesle söylemek gerek ki ortada olanların,haksızlıkların farkında olduğumuz anlaşılsın.Aydınlığa giden yolda önümüze engel olarak konan şeyleri tekrar önümüze koydurmayacağımız anlaşılsın,bizde bu gücün olduğu anlaşılsın.
Protesto bana neyin yanlış geldiğini söylememdir,direniş ise benim için yanlış olanın tekrar vuku bulmamasını sağlamamdır.’ – Ulrike Meinhoff
Haksızlıklara susan bir toplum olmak yerine,hakkını arayan,ışığın peşinde koşan bir toplum olunabilinirse o zaman kazanç elbet bir gün doğrunun,doğrunun peşinde olan toplumun olacaktır.
‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ diyorsan bil ki o yılan sana dokunmasa da var ve sen ne kadar hareketsiz kalırsan o o kadar hızlık hareket edecek ve gelip seni bulması da hiç uzun sürmeyecek. O yüzden öyle deme;insanlığı kaybetme,iyiliği kaybetme,ülkeni kaybetme,aydınlığı kaybetme,sanatı kaybetme,haksızlığı kaybet,o pis elleri yok et. İşte o zaman ses çıkarmanın ne kadar etkili olduğuna sen bile şaşıracaksın. ‘Direne direne kazanacak’,’Her yeri aydınlık her yeri sanat’ sen yapacaksın..
           


Elif BUYURGAN







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder