31 Ocak 2015 Cumartesi

Bazı sonlar arkasında çok şey bırakır . . .


22 Ağustos 1942, Kırşehir doğumlu gazeteci, araştırmacı ve yazar. İlk ve orta okulları Ankara Bahçelievler Deneme Lisesi'nde okuyan Mumcu, 1961'de başladığı üniversite eğitimini avukat olmak üzere başladığı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde 1965'te tamamladı. Bir süre avukatlık yaptı; yabancı dil öğrenmek için İngiltere'ye gitti. 1969-1972 yılları arasında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde İdare Hukuku Profesörü Tahsin Bekir Balta'nın asistanı olarak çalıştı. Yazmaya, üniversite öğrenciliği yıllarında, Doğan Avcıoğlu'nun yönetimindeki Yön Dergisinde başlayan Uğur Mumcu Henüz öğrenciyken 26 Ağustos 1962’de Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan "Türk Sosyalizmi" başlıklı makalesiyle Yunus Nadi Ödülü'nü aldı bu makalede ki bir cümle şöyledir; ''Yıllarca kendi çilesine terk edilen fakir halk, geciken yarın¬ların ıstırabı içinde.'' . İlk yazıları 1962'den itibaren Yön, Türk Solu, Devrim, Ant, KIM v.b. dergilerde yer alan Mumcu'nun, 1968-69-70 yıllarında Akşam, Milliyet, Cumhuriyet gazetelerinde zaman zaman çeşitli konularda inceleme yazıları da yayımlandı. Askerliğini yapmaya hazırlandığı sırada 12 Mart döneminde bir yazısında kullandığı "ordu uyanık olmalı" sözleriyle, "orduya hakaret etmek" ve "sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmak" suçunu işlediği iddasıyla gözaltına alındı. Mamak Askeri Cezaevi'nde pek çok aydınla birlikte bir yıla yakın kalan Mumcu, bu davadan dolayı 7 yıl hapse mahkûm edildi. Fakat bu karar Yargıtay tarafından bozuldu ve Mumcu serbest bırakıldı. .Köşe yazarlığına 1974 yılında haftalık Yeni Ortam dergisinde başladı. Daha sonra çalışmaya başladığı Anka Ajansında 1975 yılından itibaren Cumhuriyet'e de köşe yazıları yazdı. 1977 yılından sonra sadece Cumhuriyet için yazmaya başladı. 1975’te Mart dönemini sergilediği makalelerinden oluşan Suçlular ve Güçlüler adlı kitabını yayınladı. 1977’de Sakıncalı Piyade ve Bir Pulsuz Dilekçekitapları yayımlandı. 1978’de, ünlünün yaşam öykülerini, siyasal geçmişlerini, bir güldürü zenginliğiyle anlattığı kitabı Büyüklerimiz yayımlandı. 1984 yılında Aziz Nesin öncülüğünde bir grup tarafından Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Başkanlığına sunulan, ancak Kenan Evren'in imzalayanları "vatan hainliği" ile suçlayarak dava açtığı Aydınlar Dilekçesi'nin hazırlanmasına katıldı; 12 Eylül döneminde aydınlara yapılan işkenceyi anlatan Sakıncasız adlı oyunu yazdı. Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde, arabasına konan C-4 tipi plastik bombanın patlaması sonucu suikaste kurban giderek yaşamını yitirdi. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ve İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, "cinayeti çözmenin, devletin namus borcu olduğu"nu belirterek adeta namus sözü verdiler fakat Suikastin failleri hala yakalanamamıştır. Geride bir çok yazı ve kitap bırakan Uğur Mumcu 12ye yakın ödül almıştır. Bundan dolayı Uğur Mumcunun geride bıraktıklarından da bahsetmek isterim bunlardan ilki SESLENİŞ şiiridir belkide Mumcu bu şiirde biraz bizim durumumuzu biraz da kendi durumunu çok güzel anlatmıştır o şiirden birkaç cümleyi sizlerle paylaşıyorum ''Dağ gibi kara yağız birer delikanlıydık. Babamız, sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi.
Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken bizler bir mum ışığında bitirirdik kitaplarımızı. Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya. Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vurulduk, asıldık.
Vurulduk ey halkım, unutma bizi...''
Tiyatro ile ilgili olan Uğur Mumcu 
1977 de Sakıncalı Piyade oyununu yazmıştır. Sakıncalı Piyade 12 Mart döneminde yaşanan ilginç olayları Mumcu'nun mizahi yorumuyla ele alıyor . Ertesi yıl, Sakıncalı Piyade adlı yapıtını Rutkay Aziz ile birlikte tiyatroya uyarladı. Oyunu Ankara Sanat Tiyatrosu tam 700 kere sahneledi. Aziz Nesin bu oyun için şu sözleri söylemiştir; "Ellerin dert görmesin Uğur Mumcu! Sakıncalı Piyade’yi yazdığın için, eline sağlık, ağzına sağlık, canına sağlık... Kendi yazdıklarıma gülemem. Ama senin yazdıklarını gülerek okudum. Acı acı gülmek deyimi vardır ya, işte öyle acı acı güldüm."
1984 de Sakıncasız adlı oyunu yazdı. Basındaki yozlaşmanın ve döneklerin sergilendiği, 12 Eylül döneminde aydınlara yapılan işkencelerin anlatıldığı oyun, 3 Nisan - 7 Mayıs tarihleri arasında İstanbul Hodri Meydan Kültür Merkezi'nde ve 10 - 27 Mayıs tarihleri arasında da Ankara Sanat Evi'nde sahnelendi. Bunun dışında yaptığı konuşmalarda ve yazdığı köşe yazılarında her zaman hümanist ve ilerici bir tavır sergiliyen Uğur Mumcu ideoloji olarak tam bağımsızlığı, laikliği savunmuş Köy Enstitüleri hakkında yaptığı konuşmasında günümüze de günümüz sömürülerine de ışık tutmuş ve şöyle demiştir ''hangi iktidar din sömürüsüne dayanmış mutlaka yıkılmıştır. Her kim ki din sömürüsünü kullanır bir süre yararlı olur belki ama sonunda seçim sandıklarında yenilgiye uğrar halk din sömürüsünü affetmiyor. ''
Uğur Mumcunun oğlu Özgür Mumcu yıllar sonra babası hakkında yapılan röportajdan bir kesiti de sizlerle paylaşmak isterim : Annenler hâlâ nasıl o evde yaşıyor, zor değil mi? 
''O evi terk etmek yenilmek gibi bir şey. O evi terk edersen sana uygulanan terörü kabul etmişsin demektir işte bu yüzden gitmedik.'' Uğur Mumcunun eşi Güldal Mumcu İÇİMDEN GEÇEN ZAMAN adlı kitabında Uğur Mumcunun öldürülüşünden sonra şu sözleri yazmıştır; Uğur'u sonsuzluğa uğurladığımız günün ertesinde kar her tarafı kaplamıştı. Beyaz bir sessizlik şehri sarmıştı sanki. Pencerenin önündeki bordo koltuğa oturdum. Şehrin karla kaplı sessizliğine baktım. Hayatımda yeni bir dönem başlıyordu." Ve yine bir röportaj sırasında Güldal Mumcuya sorulan bir soruda Uğur Mumcunun neden gazeteci olduğunun sorusunun cevabını vermiştir. ''Yaşadığı olayların, gerçekleri en iyi şekilde halka ileteceği yerin gazete olacağını düşündürdü ve bu duyguyla gazeteci olmaya karar verdi.'' 
Bu yazıyı bitirirken onun için yazılmış türkünün bir dörtlüğüyle veda etmek isterim Uğurlar Olsun Uğurlar Olsun Hüzünlü Bulutlar Yoldaşın Olsun Bir Keskin Kalem Bir Kırık Gözlük Yürekli Yiğitlere Hatıran Olsun 

Çayan Karataş


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder